Aile şirketlerinin değişen koşullara uyum sağlayabilmeleri ve ileride karşılaşılması muhtemel sorunları en baştan ortadan kaldırabilmeleri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ve sair yasal mevzuatta yer alan imkanları kullanmaları ile mümkün olabilecektir.
Bu yazımızda farklı bir yol izleyerek öncelikle çıkması muhtemel problemi ortaya koyup, sonrasında çözüm yolları üzerinden hukuki görüşlerimizi açıklayacağımızı bildirmek isteriz.
Aile şirketlerinde yönetim kurulu üye seçiminde yaşanması muhtemel sorular
Ülkemizde yer alan aile şirketleri dikkatli bir şekilde incelendiğinde, yönetim kurulu üye seçimin aile dinamikleri gözetilerek ataerkil bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Şirketlerde genellikle;
- ailenin en yaşlı kişisi olan abi/baba yönetim kurulu başkanı,
- yaşça en büyük aile bireyini takip eden kişi yönetim kurulu başkan yardımcısı,
- kalan aile üyeleri ise yönetim kurulu üyesi
olarak seçilmektedir.
Ailenin birinci veya ikinci kuşağı arasındaki bağlar, alt jenerasyona göre daha sıkı olduğu için ailenin hakim dinamikleri bu kişiler tarafından neredeyse hiç sorgulanmamaktadır. Buna paralel olarak da ailenin diğer bireyleri tarafından genel kurulda yapılacak yönetim kurulu seçiminde, mevcut durumun aleyhine oy kullanılmamaktadır. Bununla birlikte yukarıda yer alan tabloda da görüldüğü üzere A, B ve C olarak isimlendirilen aile üyelerinin hisse değerleri birbirine eşit veya çok yakındır.
TTK’nın 418. maddesinde “Genel kurullar, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz. Kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir.” denilmektedir.
Bu sebeple yönetim kurulu üyesinin de seçileceği genel kurul toplantısında A,B ve C’nin yönetim kurulu üyesi seçilebilmesi için kendisi dışında başka bir kardeşinin de rızasını alması gerekmektedir.
Karşılaşılacak muhtemel sorunlar da tam olarak bu noktada toplanmaktadır. Türk ticari hayatında karşılaşılan örnekler sonrasında; kardeşlerden birisinin diğer iki kardeşle sıkıntı yaşaması halinde yönetim kurulu üyesi seçilebilmesi ne yazık ki mümkün olamayacaktır.
Böyle bir durumla karşılaşılmaması amacıyla aile şirketlerinde esas sözleşmelerde mutlaka yönetim kurulu üye seçilme imtiyazlarının düzenlenmesi gerekmektedir.
Yönetim Kurulunda Temsil Edilme İmtiyazı
TTK’nın 360. maddesinde “Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir.” denilmektedir.
TTK’nın ilgili maddesi uyarınca, esas sözleşmede madde bulunması halinde şirketlerin belirli pay gruplarına yönetim kurulunda temsil edilme imtiyazı sağlaması mümkündür.
Hisse Sahibi
A
B
C
Hisse Sahibi
A Grubu
B Grubu
C Grubu
Hisse Sahibi
34
33
33
Şirket esas sözleşmesine yazılacak;
“Şirket yönetim kurulu 3 (üç) üyeden oluşur. A, B ve C grubu payları elinde bulunduran pay sahiplerinin genel kurula, yönetim kuruluna 1 (bir) üye önerme hakkı bulunmaktadır. Şirket’in yönetim kurulu başkanı, A Grubu paylar tarafından önerilen aday arasından seçilecektir.” şeklinde bir maddeyle A, B ve C grubu paylardan birisini elinde bulunduran pay sahibi, diğer pay sahiplerine ihtiyaç duymaksızın yönetim kurulunda temsil edilme hakkına sahip olacaktır.
Pay grupları tarafından önerilen adayın genel kurul tarafından reddedilmesi mümkün müdür?
B başlığı altında yer alan açıklamalarımız dikkatli bir şekilde incelendiğinde, yönetim kuruluna üye seçiminin ilgili pay grubu tarafından genel kurula önerilebileceğinin ifade edildiği anlaşılacaktır. Bir başka anlatımla pay grubu doğrudan yönetim kurulu üyesi seçme hakkına sahip olmayacaktır.
Bu noktada akla gelebilecek önemli bir soru;
“A/B/C Grubu tarafından önerilen adayın kalan iki pay grubunun oyu olan %66-67 karşı oy ile yönetim kurulu üyesi olarak seçilmemesinin mümkün olup olmadığı” noktasında toplanmaktadır.
TTK’nın 408. maddesi uyarınca yönetim kurulunun seçimi, genel kurulun devredilemez yetkilerinden biridir. Bu sebeple yönetim kuruluna üye seçimi A, B ve C’nin pay sahibi sıfatıyla yer aldığı genel kurul toplantısında yapılacaktır.
Bu noktada basit bir mantıkla düşünüldüğünde A tarafından aday gösterilen adayın, B ve C’nin oylarıyla yönetim kurulu üyesi olarak seçimin engellenebileceği akıllara gelebilir. Buna karşın böyle bir imkanın B ve C’ye tanınması “yönetim kurulunda temsil edilme imtiyazının” gerçek amacına hizmet etmeyecektir.
TTK’nın 360. maddesinde “Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur.” denilmektedir. Bu sebeple somut olayda, B ve C haklı bir sebep bulunmadığı takdirde A tarafından önerilen adayın seçileceği oylamada olumsuz oy kullanamayacaktır.
İmtiyazlı pay sahipleri tarafından önerilen adayın seçilmeme nedenleri
TTK’nın 360. maddesinde haklı neden olması halinde diğer pay sahipleri olan B ve C’nin, A tarafından aday gösterilen kişinin üye olarak seçilmesi aleyhine oy kullanabileceği belirtilmiştir. Burada haklı neden olarak hangi durumların kabul edilebileceği önem kazanmaktadır.
Bu konuya ilişkin olarak ise doktrinde aday gösterilen kişinin;
- TTK 363/2. maddede belirtildiği üzere; daha önce iflasına karar verilmiş, ehliyeti kısıtlanmış ya da üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybetmesi gibi bir durumun bulunuyorsa,
- rakiplerle çok sıkı ilişki içerisindeyse,
- somut olay özelinde değerlendirildiğinde eğitim durumu, kişisel yetenekleri yeterli değilse,
diğer pay sahipleri tarafından genel kurul toplantısında aleyhe oy kullanabileceğini belirtilmektedir.
Ortada haklı bir sebep olmamasına rağmen önerilen adayın seçilmemesi halinde yapılacaklar
TTK’nın yönetim kurulunda temsil edilme imtiyazını düzenlediği 360. maddesi, emredici hüküm mahiyetindedir. Bu sebeple ilgili hükme aykırılıklar butlan, iptal ya da yokluk yaptırımları ile karşılaşabilecektir. Somut olay özelinde yapılacak değerlendirme sonrasında mahkeme tarafından hangi yaptırımın uygulanacağına karar verilecektir. Bununla birlikte şirket pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri tarafından TTK kapsamındaki haklarının tam olarak bilinmesi halinde şirket gündemini meşgul edecek bu tarz sıkıntılarla karşılaşılmayacaktır.